Fonksiyonel Tıp ve Wellbeing İlişkisi
Fonksiyonel tıp benim için yalnızca bir tedavi yöntemi değil, bir yaşam rehberidir. Çünkü ben bir kişiyi laboratuvar sonuçlarından ya da tek bir tanıdan ibaret göremem. Her insanın bir öyküsü, bir ritmi, bir duygusal dili vardır ve ben o bütünü anlamadan iyileşmeye başlamayı doğru bulmam. Fonksiyonel tıp, tam da bu noktada devreye giriyor; hastalığın nedenini anlamaya, kök sebebi bulmaya, bedeni yeniden dengeye getirmeye odaklanıyor. Benim çalışma biçimim, klasik hastane rutinlerinden oldukça farklıdır. Ben reçetelerle değil, insan hikâyeleriyle ilgilenirim. Her hastam için kişiye özel bir iyileşme yol haritası çıkarırım; çünkü her bedenin iyileşme dili, ihtiyacı ve potansiyeli farklıdır. Kimi zaman bu harita bağırsak florasından başlar, kimi zaman duygusal yüklerin fark edilmesiyle… Ama her zaman kişinin kendi içsel dengesine geri dönmesiyle tamamlanır. Wellbeing, yani iyi olma hali, bence yalnızca “hastalığın olmaması” değil; yaşamın her alanında kendinle uyumlu olmaktır. Fonksiyonel tıbbı wellbeing’le birleştirdiğimizde ortaya gerçekten dönüştürücü bir süreç çıkıyor. Çünkü burada yalnızca bedeni bir robot gibi ayrı ayrı değil bir bütün olarak değerlendiriyoruz. Bu yaklaşımda “herkese aynı çözüm” diye bir şey yoktur; herkesin biyokimyası, alışkanlıkları, ve detoksifikasyon sistemi farklıdır. Dolayısıyla herkesin iyileşme planı da benzersiz olmalıdır. Benim için sağlık, laboratuvar değerlerinden çok daha fazlasıdır; kişinin kendini yeniden tanıması, bedenini sevgiyle fark etmesi ve yaşamını dengede tutmayı öğrenmesidir. İşte bu yüzden diyorum ki, ben hastalıkları değil insanı tedavi ediyorum. Çünkü gerçek iyileşme, kişiye özel bir yolculuktur; herkesin yolu kendine özgüdür, ben o yolun rehberiyim.
Kişiye Özel İyileşme Yol Haritası
Ben hastalarımı hastalıklarıyla tanımlamıyorum. Çünkü migren, insülin direnci, fibromiyalji ya da tiroid problemleri aslında birer sonuçtur. Benim için önemli olan, o sonucu oluşturan nedenleri bulmak ve o nedenleri kişiye özel bir sistemle ortadan kaldırmaktır. Bir hastam geldiğinde önce o kişiyi bir bütün olarak sistemler arası dengeleri gözeterek muayene ederim . Uyku düzeninden beslenme alışkanlıklarına, güncel stres kaynaklarına kadar her şeyi birlikte değerlendiririz. Sonra laboratuvar testleriyle bedenin bize anlattıklarını da dinleriz. Çünkü fonksiyonel tıp, tahlil sonuçları yalnızca sayılar değil, bedenin iç sesi gibidir. Bu süreçte hazırladığım yol haritası;
• Sindirim sisteminin dengelenmesi,
• Enerji üretim mekanizmalarının güçlendirilmesi,
• Bağışıklığın düzenlenmesi,
• Hormon ve nörotransmitter sistemlerinin desteklenmesi,
• Beslenme planının kişiye özel hale getirilmesi,
• Uyku, stres, hareket ve nefes dengesinin yeniden kurulması
gibi adımlardan oluşur. Hiçbir plan bir diğerine benzemez. Çünkü herkesin ihtiyaçları, beden tepkileri, hatta duygusal yükleri bile farklıdır. Benim amacım; bedeni bastırmak değil, onu yeniden kendi kendini onarabilir hale getirmektir.
Sadece Hastalık Yokluğu Değil, Gerçek İyi Oluş Hali
Wellbeing kavramı, yalnızca “hastalığın olmaması” anlamına gelmez. Gerçek wellbeing, fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal dengede olma halidir. Benim bütüncül yaklaşımımda fonksiyonel tıp, wellbeing’i bilimsel zemine taşır. Bir bireyin laboratuvar değerleri normal olsa da, sürekli yorgun, mutsuz, kaygılı ya da uykusuzsa; o kişi aslında dengede değildir. Fonksiyonel tıp, bu görünmeyen dengesizlikleri fark eder. Çünkü iyileşme yalnızca hücre düzeyinde değil, mikrobiyata dengesi ile kimyasal düzeyde duygularda değişimle de başlar. Bu yüzden her iyileşme planında fiziksel tespitlerin yanı sıra, duygusal sağlığa da yer veriyorum. Meditasyon, nefes egzersizleri, yazı çalışmaları, doğada vakit geçirmek, farkındalık pratikleri… Hepsi kişinin yaşamına iyi gelen küçük ama etkili dokunuşlardır.
Sağlığın Temel Taşları
Fonksiyonel tıpta insan vücudu altı temel biyolojik sistemle değerlendirilir. Benim her hastamda bu sistemlerin birbiriyle nasıl etkileştiğini görmek isterim. Bu altı sistem şunlardır:
• Sindirim Sistemi: Bağırsak sağlığı bütün hastalıkların köküdür. Çünkü bağırsaklar yalnızca besinleri değil, duyguları da sindirir.
• Enerji Üretim Sistemi: Mitokondriler, hücrelerimizin enerji santralleridir. Kronik yorgunluk, düşük motivasyon, odaklanma sorunları genellikle bu sistemle ilgilidir.
• Detoksifikasyon Sistemi: Karaciğer, böbrek ve lenf sisteminin dengesi; toksin yükünü azaltır, bedeni hafifletir.
• Bağışıklık Sistemi: Sadece enfeksiyonlara değil, otoimmün hastalıklara karşı da koruyucudur.
• Hormon ve Nörotransmitter Dengesi: Stres hormonu kortizolün fazlalığı ya da eksikliği, tüm bedensel dengeyi etkiler.
• Dolaşım ve Metabolik Sistem: Hücrelere oksijen ve besin taşınmasını sağlar; iyi çalışan bir dolaşım sistemi, bedeni canlı tutar.
Ben her hastamda bu altı sistemi bir tablo gibi önümüze alırız. Hangi sistemde dengesizlik varsa, tedavinin odak noktası orası olur.
Genetik Kaderimiz Değildir!
Sıklıkla söylerim: “Genetik, silahı doldurur ama tetiği çeken yaşam tarzımızdır.”
Epigenetik dediğimiz kavram, genlerimizin yalnızca %10’unun sabit olduğunu; geri kalanının ise yaşam şeklimizle değiştiğini gösteriyor. Bu yüzden ben hastalarımın yalnızca fiziksel belirtilerine değil, yaşam alışkanlıklarına da bakarım. Uyku düzeni, stres algısı, ilişkiler, iş ortamı, hatta inanç sistemi bile hücre sağlığını etkiler.
Bir kişi her gün stresle, korkuyla, yorgunlukla uyanıyorsa; genleri de o frekansa göre yanıt verir.
Ama kişi nefesini fark etmeyi, kendine iyi gelen besinleri seçmeyi, vücuduna şefkatle yaklaşmayı öğrenirse; genleri de bunu olumlu bir kod olarak kaydeder.
Fonksiyonel tıbbın en güçlü yanı, işte bu bilimsel-ruhsal dengeyi birleştirmesidir.
Ruh İyileşmeden Beden Tam Olmaz
Pandemi sonrası en sık karşılaştığım sorunlar arasında anksiyete, kronik stres, uyku bozuklukları ve enerji düşüklüğü var.Ruh iyileşmeden beden tam olarak iyileşmez. Duygusal wellbeing’i desteklemek için hastalarıma mutlaka Homeopatik düzeyde de muayene ederim. Benim prensibim, kişiye özel dokunuşlarla bedeni değil, bütün bir insanı dengelemek üzerinedir.
Dr. Nurcivan Ünsal Üz’ün Bakış Açısı: Gerçek Sağlık, Bütüncül Bir Uyum Halidir
Fonksiyonel tıp ve Homeopati birbirini tamamlayan Holistik Wellbeing in ayrılmaz ikilisidir. Asıl amaç, yalnızca hastalıkları tedavi etmek değil; kişiyi kendi en iyi versiyonuna ulaştırmak.
Bu yolculukta bazen testler, bazen nefes egzersizleri, bazen de kişinin kendini yeniden keşfetmesi en etkili ilaç olabilir. Ben her zaman şunu söylüyorum:
“Sağlık; sadece iyi hissetmek değil, kendi bedenini, ruhunu ve yaşamını tanımaktır.”
Bu yüzden ben hastanelerdeki gibi tek tip protokollerle değil, tamamen kişiye özel, bilimle kalbi birleştiren bir yaklaşımla çalışıyorum. Her bireyin bedenini, duygusunu ve yaşam öyküsünü bir bütün olarak ele alıyor, onun için en uygun iyileşme yol haritasını çiziyorum.
Çünkü insan bir bütündür.
Ve gerçek iyileşme, bu bütünün sevgiyle fark edilmesinden doğar.
Fonksiyonel Tıp ve Wellbeing İlişkisi Hakkında Merak Edilenler
Fonksiyonel tıp nedir ve neden klasik tıptan farklıdır?
Fonksiyonel tıp, sadece hastalık semptomlarını baskılamak yerine, o semptomların altında yatan kök nedeni araştırır. Benim yaklaşımımda amaç, kişiyi bir tanıdan ibaret görmek değil; biyolojik, duygusal ve çevresel tüm etkenleri birlikte değerlendirmektir. Bu yüzden her hasta için kişiye özel bir iyileşme haritası çıkarırım.
Fonksiyonel tıbbın wellbeing ile bağlantısı nedir?
Wellbeing, bedensel, zihinsel ve duygusal denge anlamına gelir. Fonksiyonel tıp da bu dengeyi yeniden kurmayı hedefler. İkisi birleştiğinde kişi sadece hastalıktan kurtulmaz; aynı zamanda daha huzurlu, enerjik ve farkında bir yaşam sürmeye başlar.
Fonksiyonel tıp sadece kronik hastalıklar için mi uygulanır?
Hayır, fonksiyonel tıp yalnızca hastalık odaklı değildir. Bu yaklaşım, sağlıklı bir bireyin de yaşam kalitesini artırabilir. Uyku problemleri, yorgunluk, stres, sindirim sorunları veya hormonal dengesizlikler gibi pek çok durumda kullanılabilir.
Kişiye özel iyileşme yol haritası nasıl oluşturuluyor?
Her bireyin genetik yapısı, yaşam tarzı, stres faktörleri ve beslenme düzeni farklıdır. Önce kişiyi tüm yönleriyle tanıyorum; laboratuvar sonuçlarından duygusal yüklerine kadar. Ardından bu verileri bir araya getirerek sadece o kişiye özel, sürdürülebilir bir iyileşme planı oluşturuyorum.
Fonksiyonel tıpta ilaçlar tamamen bırakılır mı?
Her durum farklıdır. Gereken yerlerde ilaç desteği elbette kullanılabilir; ancak hedef, bedeni kendi dengesini bulacak hale getirmektir. Yani tedavinin merkezinde ilaç değil, kişinin kendi iyileşme kapasitesi yer alır.
Wellbeing sürecinde beslenmenin rolü nedir?
Beslenme fonksiyonel tıbbın temel taşlarından biridir. Ancak burada sadece “ne yediğimiz” değil, “yediklerimizin vücudumuzda nasıl işlendiği” de önemlidir. Bazen bir gıda birine şifa olurken diğerine zarar verebilir; bu nedenle kişiye özel beslenme planı oluşturmak çok önemlidir.
Fonksiyonel tıpta ruhsal denge neden bu kadar önemseniyor?
Çünkü beden ve zihin birbirinden ayrı düşünülemez. Bastırılmış duygular, uzun süreli stres ya da geçmiş travmalar bağışıklık sistemini, hormonları ve sindirimi etkileyebilir. Gerçek iyileşme ancak zihinsel ve duygusal yükler serbest kaldığında başlar.
Wellbeing sürecinde kişi ne kadar sürede değişim hisseder?
Bu tamamen kişinin kendisiyle ne kadar bütünleştiğine bağlı. Bazı danışanlar birkaç haftada enerji farkını hissederken, bazılarında dönüşüm daha yavaş ama kalıcı olur. Fonksiyonel tıpta sabır, farkındalık ve süreklilik çok değerlidir.
Fonksiyonel tıp sadece laboratuvar testlerine mi dayanır?
Hayır. Testler yol göstericidir ama asıl önemli olan kişinin yaşam öyküsüdür. Uyku düzeni, stres, duygusal geçmişi, çevresel faktörler… Tüm bunlar bir araya gelmeden tablo tamamlanmaz.
Fonksiyonel tıp yaklaşımıyla “gerçek iyileşme” ne anlama geliyor?
Gerçek iyileşme, sadece hastalığın geçmesi değil; kişinin kendini yeniden tanıması, bedenini anlaması ve yaşamla uyumlanmasıdır. Benim için iyileşme bir varış noktası değil, bir dönüşüm yolculuğudur. Her birey bu yolculukta kendi özüne doğru bir adım atar.